M.Ö. yaklaşık 1250 yılında, Rab, Yahudileri Mısır'daki esaret yaşamından kurtararak onları vaadedilen yere götürdü. Bu kaçışın nasıl olduğunu Eski Ahit'in ikinci kitabı Çıkış'ın 14. bölümünde okuyabilirsiniz:
1-2RAB Musa'ya, “İsrailliler'e söyle, dönsünler” dedi, “Pi– Hahirot yakınlarında, Migdol ile deniz arasında, Baal-Sefon'un karşısında deniz kıyısında konaklasınlar. 3Firavun şöyle düşünecek: ‘İsrailliler ülkede şaşkın şaşkın dolaşıyorlardır, çöl onları kuşatmıştır.’ 4Firavunu inatçı yapacağım. Onların peşine düşecek. Böylece firavunla ordusunu yenerek yücelik kazanacağım. Mısırlılar bilecek ki, ben RAB'bim.” İsrailliler söyleneni yaptılar.
5Halkın kaçtığı Mısır Firavunu'na bildirilince, firavunla görevlileri onlara ilişkin düşüncelerini değiştirdiler: “Biz ne yaptık?” dediler, “İsrailliler'i salıvermekle kölelerimizi kaybetmiş olduk!” 6Firavun savaş arabasını hazırlattı, ordusunu yanına aldı. 7Seçme altı yüz savaş arabasının yanısıra, Mısır'ın bütün savaş arabalarını sorumlu sürücüleriyle birlikte yanına aldı. 8RAB Mısır Firavunu'nu inatçı yaptı. Firavun zafer havası içinde ilerleyen İsrailliler'in peşine düştü. 9Mısırlılar firavunun bütün atları, savaş arabaları, atlıları, askerleriyle onların ardına düştüler ve deniz kıyısında, Pi-Hahirot yakınlarında, Baal-Sefon'un karşısında konaklarken onlara yetiştiler.
10Firavun yaklaşırken, İsrailliler Mısırlılar'ın arkalarından geldiğini görünce dehşete kapılarak RAB'be feryat ettiler. 11Musa'ya, “Mısır'da mezar mı yoktu da bizi çöle ölmeye getirdin?” dediler, “Bak, Mısır'dan çıkarmakla bize ne yaptın! 12Mısır'dayken sana, ‘Bırak bizi, Mısırlılar'a kulluk edelim’ demedik mi? Çölde ölmektense Mısırlılar'a kulluk etsek bizim için daha iyi olurdu.”
13Musa, “Korkmayın!” dedi, “Yerinizde durup bekleyin, RAB bugün sizi nasıl kurtaracak görün. Bugün gördüğünüz Mısırlılar'ı bir daha hiç görmeyeceksiniz. 14RAB sizin için savaşacak, siz sakin olun yeter.”
15RAB Musa'ya, “Niçin bana feryat ediyorsun?” dedi, “İsrailliler'e söyle, ilerlesinler. 16Sen değneğini kaldır, elini denizin üzerine uzat. Sular yarılacak ve İsrailliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçecekler. 17Ben Mısırlılar'ı inatçı yapacağım ki, artlarına düşsünler. Firavunu, bütün ordusunu, savaş arabalarını, atlılarını yenerek yücelik kazanacağım. 18Firavun, savaş arabaları ve atlılarından ötürü yücelik kazandığım zaman, Mısırlılar bilecek ki, ben RAB'bim.”
19-20İsrail ordusunun önünde yürüyen Tanrı'nın meleği yerini değiştirip arkaya geçti. Önlerindeki bulut sütunu da yerini değiştirip arkalarına, Mısır ve İsrail ordularının arasına geldi. Gece boyunca bulut bir yanı karartıyor, öbür yanı aydınlatıyordu. Bu yüzden, bütün gece iki taraf birbirine yaklaşamadı.
21Musa elini denizin üzerine uzattı. RAB bütün gece güçlü doğu rüzgarıyla suları geri itti, denizi karaya çevirdi. Sular ikiye bölündü, 22 İsrailliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçtiler. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturdu. 23Mısırlılar artlarından geliyordu. Firavunun bütün atları, savaş arabaları, atlıları denizde onları izliyordu. 24Sabah nöbetinde RAB ateş ve bulut sütunundan Mısır ordusuna baktı ve onları şaşkına çevirdi. 25Arabalarının tekerleklerini çıkardı[a]; öyle ki, arabalarını zorlukla sürdüler. Mısırlılar, “İsrailliler'den kaçalım!” dediler, “Çünkü RAB onlar için bizimle savaşıyor.”
26RAB Musa'ya, “Elini denizin üzerine uzat” dedi, “Sular Mısırlılar'ın, savaş arabalarının, atlılarının üzerine dönsün.” 27Musa elini denizin üzerine uzattı. Sabaha karşı deniz olağan haline döndü. Mısırlılar sulardan kaçarken RAB onları denizin ortasında silkip attı. 28Geri dönen sular savaş arabalarını, atlıları, İsrailliler'in peşinden denize dalan firavunun bütün ordusunu yuttu. Onlardan bir kişi bile sağ kalmadı.
29Ama İsrailliler denizi kuru toprakta yürüyerek geçmişlerdi. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturmuştu. 30RAB o gün İsrailliler'i Mısırlılar'ın elinden kurtardı. İsrailliler deniz kıyısında Mısırlılar'ın ölülerini gördüler. 31RAB'bin Mısırlılar'a gösterdiği büyük gücü gören İsrail halkı RAB'den korkup O'na ve kulu Musa'ya güvendi.
Mısır'dan ayrılmadan bir gece önce Paskalya Yemeği'ni yediler:
Fısıh Bayramı
1-2 RAB Mısır'da Musa'yla Harun'a, “Bu ay sizin için ilk ay, yılın ilk ayı olacak” dedi, 3“Bütün İsrail topluluğuna bildirin: Bu ayın onunda herkes ailesine göre kendi ev halkına birer kuzu[a] alacak. 4Eğer bir kuzu bir aileye çok geliyorsa, aile bireylerinin sayısı ve herkesin yiyeceği miktar hesaplanacak ve aile kuzuyu en yakın komşusuyla paylaşabilecek. 5Koyun ya da keçilerden seçeceğiniz hayvan kusursuz, erkek ve bir yaşında olmalı. 6Ayın on dördüne kadar ona bakacaksınız. O akşamüstü bütün İsrail topluluğu hayvanları boğazlayacak. 7Hayvanın kanını alıp, etin yeneceği evin yan ve üst kapı sövelerine sürecekler. 8O gece ateşte kızartılmış et mayasız ekmek ve acı otlarla yenmelidir. 9Eti çiğ veya haşlanmış olarak değil, başı, bacakları, bağırsakları ve işkembesiyle birlikte kızartarak yiyeceksiniz. 10Sabaha kadar bitirmelisiniz. Artakalan olursa, sabah ateşte yakacaksınız. 11Eti şöyle yemelisiniz: Beliniz kuşanmış, çarıklarınız ayağınızda, değneğiniz elinizde olmalı. Eti çabuk yemelisiniz. Bu RAB'bin Fısıh kurbanıdır.
12“O gece Mısır'dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. Mısır'ın bütün ilahlarını yargılayacağım. Ben RAB'bim. 13Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim[b]. Mısır'ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek. 14Bu gün sizin için anma günü olacak. Bu günü RAB'bin bayramı olarak kutlayacaksınız. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürekli bir kural olarak bu günü kutlayacaksınız.”
Mayasız Ekmek Bayramı
15“Yedi gün mayasız ekmek yiyeceksiniz. İlk gün evlerinizden mayayı kaldıracaksınız. Kim bu yedi gün içinde mayalı bir şey yerse, İsrail'den atılacaktır. 16Birinci ve yedinci günler kutsal toplantı yapacaksınız. O günler hiçbir iş yapılmayacak. Herkes yalnız kendi yiyeceğini hazırlayacak. 17Mayasız Ekmek Bayramı'nı kutlayacaksınız, çünkü sizi ordular halinde o gün Mısır'dan çıkardım. Bu günü kalıcı bir kural olarak kuşaklarınız boyunca kutlayacaksınız. 18Birinci ayın on dördüncü gününün akşamından yirmi birinci gününün akşamına kadar mayasız ekmek yiyeceksiniz. 19Evlerinizde yedi gün maya bulunmayacak. Mayalı bir şey yiyen yerli yabancı herkes İsrail topluluğundan atılacaktır. 20Mayalı bir şey yemeyeceksiniz. Yaşadığınız her yerde mayasız ekmek yiyeceksiniz.”
İlk Fısıh Bayramı
21Musa İsrail'in bütün ileri gelenlerini çağırtarak onlara şöyle dedi: “Hemen gidin, aileleriniz için kendinize davarlar seçip Fısıh kurbanı olarak boğazlayın. 22Bir demet mercanköşkotu alın, leğendeki kana batırıp kanı kapılarınızın yan ve üst sövelerine sürün. Sabaha kadar kimse evinden çıkmasın. 23 RAB Mısırlılar'ı öldürmek için gelecek, kapılarınızın yan ve üst sövelerindeki kanı görünce üzerinden geçecek, ölüm saçanın evlerinize girip sizi öldürmesine izin vermeyecek.
24“Sen ve çocukların kalıcı bir kural olarak bu olayı kutlayacaksınız. 25RAB'bin size söz verdiği topraklara girdiğiniz zaman bu töreye uyacaksınız. 26Çocuklarınız size, ‘Bu törenin anlamı nedir?’ diye sorduklarında, 27‘Bu RAB'bin Fısıh kurbanıdır’ diyeceksiniz, ‘Çünkü RAB Mısırlılar'ı öldürürken evlerimizin üzerinden geçerek bizi bağışladı.’ ” İsrailliler eğilip tapındılar. 28Sonra gidip RAB'bin Musa'yla Harun'a verdiği buyruğu eksiksiz uyguladılar.
Yedikleri şeyler, ateşte pişirdikleri kuzu eti, acı ot adını verdikleri bir bitki, geleneksel olarak yaptıkları sulandırılmış şarap ve mayasız hamurdan yapılan ekmekti. Eğer maya kullanmış olmasalardı yapacakları uzun yolculuk boyunca yiyecekleri ekmek kısa sürede bayatlardı.
Birkaç ay sonra Sina Dağı'na vardılar. Musa Peygamber aracılığıyla Rab kendi halkıyla bir anlaşma yaptı. Her zaman onların koruyucusu ve Rabbi olacaktı.Buna karşılık onlar da coşkuyla şöyle bağırdılar: "Rabbimiz YAHVE'nin bizden istediği tüm emirleri yerine getireceğiz." Bunun üzerine Musa kurbanın kanını eline alıp şöyle dedi: "Bu kan YAHVE'nin sizlerle yaptığı anlaşmanın kanıdır." Sonra hepsi birden bu anlaşmayı bayram sevinciyle dans edip kutladılar:
Antlaşma Onaylanıyor
1RAB Musa'ya, “Sen, Harun, Nadav, Avihu ve İsrail ileri gelenlerinden yetmiş kişi bana gelin” dedi, “Bana uzaktan tapın. 2Yalnız sen bana yaklaşacaksın. Ötekiler yaklaşmamalı. Halk seninle dağa çıkmamalı.”
3Musa gidip RAB'bin bütün buyruklarını, ilkelerini halka anlattı. Herkes bir ağızdan, “RAB'bin her söylediğini yapacağız” diye karşılık verdi. 4Musa RAB'bin bütün buyruklarını yazdı. Sabah erkenden kalkıp dağın eteğinde bir sunak kurdu, İsrail'in on iki oymağını simgeleyen on iki taş sütun dikti. 5Sonra İsrailli gençleri gönderdi. Onlar da RAB'be yakmalık sunular sundular, esenlik kurbanları olarak boğalar kestiler. 6Musa kanın yarısını leğenlere doldurdu, öbür yarısını sunağın üzerine döktü. 7Sonra antlaşma kitabını alıp halka okudu. Halk, “RAB'bin her söylediğini yapacağız, O'nu dinleyeceğiz” dedi.
8 Musa leğenlerdeki kanı halkın üzerine serpti ve, “Bütün bu sözler uyarınca, RAB'bin sizinle yaptığı antlaşmanın kanı budur” dedi.
9Sonra Musa, Harun, Nadav, Avihu ve İsrail ileri gelenlerinden yetmiş kişi dağa çıkarak 10İsrail'in Tanrısı'nı gördüler. Tanrı'nın ayakları altında laciverttaşını andıran bir döşeme vardı. Gök gibi duruydu. 11Tanrı İsrail soylularına zarar vermedi. Tanrı'yı gördüler, sonra yiyip içtiler.
12RAB Musa'ya, “Dağa, yanıma gel” dedi, “Burada bekle, halkın öğrenmesi için üzerine yasalarla buyrukları yazdığım taş levhaları sana vereceğim.”
13Musa'yla yardımcısı Yeşu hazırlandılar. Musa Tanrı Dağı'na çıkarken, 14İsrail ileri gelenlerine, “Geri dönünceye kadar bizi burada bekleyin” dedi, “Harun'la Hur aranızda; kimin sorunu olursa onlara başvursun.”
15Musa dağa çıkınca, bulut dağı kapladı. 16RAB'bin görkemi Sina Dağı'nın üzerine indi. Bulut dağı altı gün örttü. Yedinci gün RAB bulutun içinden Musa'ya seslendi. 17RAB'bin görkemi İsrailliler'e dağın doruğunda yakıcı bir ateş gibi görünüyordu. 18 Musa bulutun içinden dağa çıktı. Kırk gün kırk gece dağda kaldı.
O zamandan bu yana Yahudiler kullandığımız takvim gözönüne alınırsa yılın dördüncü dolunayı olduğunda, bu günün yıldönümünü o gece kutlayıp paskalya yemeğini yemektedirler. Mesih İsa ve daha sonra göreceğimiz gibi havarileri de bu geleneği sürdürmüşlerdir. Bugün bile Yahudi aileler her Cumartesi ve tabii ki her Paskalya Günü'nde bunu kutlamak için biraraya gelirler. Bu yemek sırasında kendilerine verdiği nimetlerden ötürü ve özellikle de uzun yıllar süren köleliklerinden kendilerini kurtardığı, onlarla Eski Ahit'teki anlaşmayı yaptığı için Rabbe şükrederler. Bugün Kilise'de söylenen, "Bütün evrenin yaratıcısı olan Rabbe övgüler olsun," eskiden beri Yahudiler'in söylediği duanın aynısıdır. Bu dini yemek törenlerinde insanlar sadece geçmişteki bir olayı anımsamakla kalmıyor, bu olayı en gerçek biçimiyle o günkü detaylara bağlı kalarak günümüzde de canlandırıyorlar.
**********
Son Akşam Yemeği Ölmeden önceki gece, Mesih İsa Kudüs'te havarileriyle toplanıp yukarı odada Paskalya Yemeği'ni yedi:
17Mayasız Ekmek Bayramı'nın ilk günü öğrenciler İsa'nın yanına gelerek, “Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular.
Yemek için odaları aydınlatmak evin hanımının görevi olduğu için büyük bir ihtimalle Meryem Ana da orada bulunmaktaydı. Konuyla ilgili en eski belge Aziz Pavlus'un Korintliler'e Mektubu'dur:
23-24Size ilettiğimi ben Rab'den öğrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: “Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.” 25 Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: “Bu kâse kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Her içtiğinizde beni anmak için böyle yapın.”
Orada bulunanların hepsi, bu kutlamanın nasıl yapıldığını biliyorlardı ancak Mesih İsa bu yemek sırasında umulmadık bazı değişiklikler yaptı.
Grupta bulunanların ellerini yıkamak en genç olanın göreviydi. Ama Mesih İsa, karşılıklı sevgi ortamında bunun yapılmasını istediğini göstermek için havarilerinin ayaklarını yıkadı. Rabbin kendilerine bahşettiği ekmek için şükredip geleneksel olarak söylenen sözlere birkaç ekleme yaptı. O'nun sözleri şöyleydi: "Bu benim vücudumdur."
Sina Dağı'nda Hz. Musa: "Bu, yapılan anlaşmanın kanıdır," demişti. şimdi Mesih İsa kupayı alıp: "Bu benim kanımdır, yeni anlaşmanın kanıdır," diyor. İsrail halkının büyük göçü sırasında kurban edilen Paskalya kuzusunun kanı Sina Dağı'ndaki anlaşmanın belgesi yerine geçmekteydi. şimdi Allah'ın Kuzusu sadece İsrailliler'le değil de tüm insanlarla bu yeni anlaşmayı geçerli kılmak için Kafatası adı verilen ölüm mekanında yine dağda kendi kanı ile mühürleyecekti. Havariler bunu anlamışlar mıydı bilinmez. Belki de pek çok şeyde olduğu gibi bunun sırrını ancak diriliş ten sonra kavrayabilmişlerdi. Fakat bu, tamamen sürpriz olmasa gerek. Daha önceden Mesih İsa, kendisini hayat ekmeği olarak adlandırmış ve "Benim vücudumu yeyip kanımı içmedikçe hayat bulamazsınız" demişti. Bu sert bir ifadeydi ve pek çokları O'un terketti. Petrus bile söylenenleri anlamamış "Ya Rab, kime gitmemiz lazım? diye sormuştu:
22Ertesi gün, gölün karşı yakasında kalan halk, önceden orada sadece bir tek tekne bulunduğunu, İsa'nın kendi öğrencileriyle birlikte bu tekneye binmediğini, öğrencilerinin yalnız gittiklerini anladı. 23Rab'bin şükretmesinden sonra halkın ekmek yediği yerin yakınına Taberiye'den başka tekneler geldi. 24Halk, İsa'nın ve öğrencilerinin orada olmadığını görünce teknelere binerek Kefarnahum'a, İsa'yı aramaya gitti. 25O'nu gölün karşı yakasında buldukları zaman, “Rabbî, buraya ne zaman geldin?” diye sordular.
Yaşam Ekmeği
26İsa şöyle yanıt verdi: “Size doğrusunu söyleyeyim, doğaüstü belirtiler gördüğünüz için değil, ekmeklerden yiyip doyduğunuz için beni arıyorsunuz. 27Geçici yiyecek için değil, sonsuz yaşam boyunca kalıcı yiyecek için çalışın. Bunu size İnsanoğlu verecek. Çünkü Baba Tanrı O'na bu onayı vermiştir[a].”
28Onlar da şunu sordular: “Tanrı'nın istediği işleri yapmak için ne yapmalıyız?”
29İsa, “Tanrı'nın işi O'nun gönderdiği kişiye iman etmenizdir” diye yanıt verdi.
30Bunun üzerine, “Görüp sana iman etmemiz için nasıl bir belirti gerçekleştireceksin? Ne yapacaksın?” dediler. 31 “Atalarımız çölde man yediler. Yazılmış olduğu gibi, ‘Yemeleri için onlara gökten ekmek verdi.’ ”
32İsa onlara dedi ki, “Size doğrusunu söyleyeyim, gökten ekmeği size Musa vermedi, gökten size gerçek ekmeği Babam verir. 33Çünkü Tanrı'nın ekmeği, gökten inen ve dünyaya yaşam verendir.”
34Onlar da, “Efendimiz, bizlere her zaman bu ekmeği ver!” dediler.
35İsa, “Yaşam ekmeği Ben'im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz” dedi. 36“Ama ben size dedim ki, ‘Beni gördünüz, yine de iman etmiyorsunuz.’ 37Baba'nın bana verdiklerinin hepsi bana gelecek ve bana geleni asla kovmam. 38Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için gökten indim. 39Beni gönderenin isteği, bana verdiklerinden hiçbirini yitirmemem, son gün hepsini diriltmemdir. 40Çünkü Babam'ın isteği, Oğul'u gören ve O'na iman eden herkesin sonsuz yaşama kavuşmasıdır. Ben de böylelerini son günde dirilteceğim.”
41“Gökten inmiş olan ekmek Ben'im” dediği için Yahudiler O'na karşı söylenmeye başladılar. 42“Yusuf oğlu İsa değil mi bu?” diyorlardı. “Annesini de, babasını da tanıyoruz. Şimdi nasıl oluyor da, ‘Gökten indim’ diyor?”
43İsa, “Aranızda söylenmeyin” dedi. 44“Beni gönderen Baba bir kimseyi bana çekmedikçe, o kimse bana gelemez. Bana geleni de son günde dirilteceğim. 45 Peygamberlerin yazdığı gibi, ‘Tanrı onların hepsine kendi yollarını öğretecektir.’ Baba'yı işiten ve O'ndan öğrenen herkes bana gelir. 46Bu, bir kimsenin Baba'yı gördüğü anlamına gelmez. Baba'yı sadece Tanrı'dan gelen görmüştür. 47Size doğrusunu söyleyeyim, iman edenin sonsuz yaşamı vardır. 48Yaşam ekmeği Ben'im. 49Atalarınız çölde man yediler, yine de öldüler. 50Gökten inen öyle bir ekmek var ki, ondan yiyen ölmeyecek. 51Gökten inmiş olan diri ekmek Ben'im. Bu ekmekten yiyen sonsuza dek yaşayacak. Dünyanın yaşamı uğruna vereceğim ekmek de benim bedenimdir.”
52Bunun üzerine Yahudiler, “Bu adam yememiz için bedenini bize nasıl verebilir?” diyerek birbirleriyle çekişmeye başladılar.
53İsa onlara şöyle dedi: “Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu'nun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz. 54Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. 55Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir. 56Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda. 57Yaşayan Baba beni gönderdiği ve ben Baba'nın aracılığıyla yaşadığım gibi, bedenimi yiyen de benim aracılığımla yaşayacak. 58İşte gökten inmiş olan ekmek budur. Atalarınızın yedikleri man gibi değildir. Atalarınız öldüler. Oysa bu ekmeği yiyen sonsuza dek yaşar.” 59İsa bu sözleri Kefarnahum'da havrada öğretirken söyledi.
Birçok Kişi İsa'yı Terk Ediyor
60Öğrencilerinin birçoğu bunu işitince, “Bu söz çok çetin, kim kabul edebilir?” dediler.
61Öğrencilerinin buna karşı söylendiğini anlayan İsa, “Bu sizi şaşırtıyor mu?” dedi. 62“Ya İnsanoğlu'nun önceden bulunduğu yere yükseldiğini görürseniz...? 63Yaşam veren Ruh'tur. Beden bir yarar sağlamaz. Sizlere söylediğim sözler ruhtur, yaşamdır. 64Yine de aranızda iman etmeyenler var.” İsa iman etmeyenlerin ve kendisine ihanet edecek kişinin kim olduğunu baştan beri biliyordu. 65“Sizlere, ‘Baba'nın bana yöneltmediği hiç kimse bana gelemez’[b] dememin nedeni budur” dedi.
66Bunun üzerine öğrencilerinin birçoğu geri döndüler, artık O'nunla dolaşmaz oldular.
Mesih İsa ise, "Bunu beni anmak için yapın" dedi. O günlerde Hıristiyanlar ekmeği bölme adını verdikleri ayin için evlerinde toplanmaktaydılar. Fakat Pavlus gerçek birlik ve beraberlik ve sevginin olmadığı Efkaristiya Yemeği'nin kutlanmasını bazı Korintliler için yasaklamak zozorunda kaldı
Rab'bin Sofrası'na İlişkin Öğütler
17Toplantılarınız yarardan çok zarar getirdiği için aşağıdaki uyarıları yaparken sizi övemem. 18Birincisi, toplulukça bir araya geldiğinizde aranızda ayrılıklar olduğunu duyuyorum. Buna biraz da inanıyorum. 19Çünkü Tanrı'nın beğenisini kazananların belli olması için aranızda bölünmeler olması gerekiyor! 20Toplandığınızda Rab'bin Sofrası'na katılmak için toplanmıyorsunuz. 21Her biriniz ötekini beklemeden kendi yemeğini yiyor. Kimi aç kalıyor, kimi sarhoş oluyor. 22Yiyip içmek için evleriniz yok mu? Tanrı'nın topluluğunu hor mu görüyorsunuz, yiyeceği olmayanları utandırmak mı istiyorsunuz? Size ne diyeyim? Sizi öveyim mi? Bu konuda övemem!
23-24Size ilettiğimi ben Rab'den öğrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: “Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.” 25 Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: “Bu kâse kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Her içtiğinizde beni anmak için böyle yapın.” 26Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her içtiğinizde, Rab'bin gelişine dek Rab'bin ölümünü ilan etmiş olursunuz.
27Bu nedenle kim uygun olmayan biçimde ekmeği yer ya da Rab'bin kâsesinden içerse, Rab'bin bedenine ve kanına karşı suç işlemiş olur. 28Kişi önce kendini sınasın, sonra ekmekten yiyip kâseden içsin. 29Çünkü bedeni farketmeden yiyip içen, böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder. 30İşte bu yüzden birçoğunuz zayıf ve hastadır, bazılarınız da ölmüştür. 31Kendimizi doğrulukla yargılasaydık, yargılanmazdık. 32Dünyayla birlikte mahkûm olmayalım diye Rab bizi yargılayıp terbiye ediyor.
33Öyleyse kardeşlerim, yemek için bir araya geldiğinizde birbirinizi bekleyin. 34Aç olan karnını evde doyursun. Öyle ki, toplanmanız yargılanmanıza yol açmasın. Öbür sorunları ise geldiğimde çözerim.
**********
İlk Kilise
Görüldüğü gibi AYİN, Yahudiler'in kutladığı geleneksel dini bayramlardan farklı olarak kutlanmaya başlandı. Bunda başka bir etkileşim daha söz konusuydu: Yahudiler, kurbanı ancak Kudüs'deki tapınakta sunabilirlerdi. Oysa her cemaatin kendi sinagogu vardı. Burası onlar için, okul, yetişkinlerin öğrenim gördüğü ve ibadet edilen yer anlamına geliyordu. Kısaca tüm toplumsal yaşamlarının odak noktasıydı.
Luka İncil'inde:
16-17İsa, büyüdüğü Nasıra Kenti'ne geldiğinde her zamanki gibi Şabat Günü havraya gitti. Kutsal Yazılar'ı okumak üzere ayağa kalkınca O'na Peygamber Yeşaya'nın Kitabı verildi. Kitabı açarak şu sözlerin yazılı olduğu yeri buldu:
kutsal gün olan şabat günü sinagogda yapılan ibadetle ilgili bilgiler mevcuttur. Eski Ahit'ten bir bölüm yüksek sesle okunduktan sonra bir din adamı bunun ne anlama geldiğini açıklıyordu. Daha sonra cemaat dua edip mezmurları ilahi şeklinde söylüyordu.
İlk Hıristiyanlar kurban bayramını kutlamadan evvel doğal olarak dua ederlerken Yahudiler'den, atalarından gördükleri şeyleri benimsemişlerdi. Daha sonra İncil yazıldığında yeni kitaptan okumalar da ayine dahil edildi. Cennet Ekmeğini bölüp paylaşmak, aynı zamanda da Rabbin sözünü ekmek gibi bölmek, yani okunanların manası açıklamak, kutladıkları gizemli olayı en iyi şekilde kavrayabilmelerini sağlamak Episkopos'un göreviydi. Bu ayine Rabbe şükretme manasına gelen Efkaristiya, Rabbin sofrası, ekmeğin bölünmesi gibi değişik isimler verilmekteydi. Daha sonraları batıda bu ayine AYİN, doğuda ise Kutsal Okumalar adı verildi.
Önceleri kullanılan dil İbraniceydi. Yunanca ortak dil olduğunda ise bu dil Efkaristiya'da kullanılmaya başlandı. Efkaristiya ayini sıcak bir ortamda evlerde kutlanmaktaydı. Hıristiyarlar'ın gizlenmek zorunda kaldıkları kıyım dönemlerinde bile bazı kişilerin öne sürdüğü gibi bunu yeraltında (katakomplarda) yapmıyorlardı. Katakomblarda sadece ölenlerin yakınları, şehitler ve onların merhum anıları için dua etmek üzere bir araya gelip bu ayini yapıyorlardı. Bu yerler o zamanki düşmanlarından gizlenmiş olduğundan ilk Hıristiyanlar hakkındaki bilgilerimiz duvar yazı resimlerinin bulunduğu yerler ile Yunanca tek tek harflerinin gizli anlamı Mesih İsa, Allah'ın Oğlu ve Kurtarıcı demek olan "ichtus" (balık) kelimesinin bulunduğu yerlerdir (İesous Christos, Theou Huios, Soter).
Romalı şehit Aziz Justin bize AYİN ile ilgili ikinci yüzyıla, Hippolitus ise daha önceki döneme ait bilgiler vermektedir. Bu törenler yapılan dualar, ekmek ve şarabın sunulması, barış dileyerek selamlaşma, hatta yardım için toplanan bağışlar dahil bugün yapılanlarla aynı özellikleri taşımaktaydı.
**********
Kilise Kuruluyor
İmparator Konstantin'in dördüncü yüzyılda Hıristiyan olmasıyla kiliseye de saygı duyulmaya başlandı. Gerçek iman sahibi olsun olmasın pek çok sayıda insan kiliseye katıldı. Bazıları ise gerçek imana sahiptiler. Gittikçe artan sayıdaki Hıristiyanlar için Roma tarzında Yunanca saray manasındaki basilika adı verilen çok amaçlı büyük binalar ve kiliseler inşa edildi. Bunun sonucu olarak AYİN havası içinde yenilen yemek sıcaklığından biraz uzaklaşarak daha resmi bir şekle büründü. Bu dönem boyunca kilisede yapılan ibadetin düzenindeki gelişmeler bazı esnekliklerin olması sayesinde mümkün olmuştu. Binalar büyüktü ama hareket, tören ve insanların katılımı Rabbin kutsal halkının "eklesia" yani mevcut olduğunu göstermekteydi.
Kilise büyüdükçe bazı şeyler de değişmeye başladı. Din adamları daha fazla önem kazandılar. Buradan insanların Efkaristiya'nın özünü oluşturan komünyon alımının önemini yitirme eğiliminde olduklarını görmekteyiz. Bir ayin sırasında Aziz Ambrose "Bize günlük ekmeğimizi ver diye dua edip hala senede sadece bir kez bu ekmeği almaya geliyorsunuz" diye eleştiride bulunuyor.
İmparatorluk içinde Yunanca'nın yerini Latince aldığında ilk olarak Afrika, sonra da Roma'da AYİN bu dilde yapılmaya başlandı. Latince diğerlerine göre kaba sıradan insanların kullandığı bir dildi. Geçmişten miras kalan Yunanca'nın bırakılmasından üzüntü duyan ve yapılan yeni Latince çevirileri beğenmeyenlere Aziz Augustinus cevap vermiştir. Yunanca ve Latince konusunda uzman olan Augustine, "düşünülmesi gereken tek konunun insanların kendilerine okunanları, söyledikleri kelimeleri ve ilahileri anlamalarını sağlamaktır," diyor. Kutlanıyor olmasına karşın Noel ancak bu yüzyıldan sonra kutlanmaya başlandı. Hıristiyanlar güneş tanrısı için yapılan 25 Aralık mevsim dönümü kutlamalarını Noel olarak kabul ettiler. Yeni güneşin doğumu artık doğruluk güneşi Allah'ın Oğlu'nun doğum günü olarak kutlanmaya başlandı.